Sorun Değil
Boş şarap kadeğinin dibinde kalan
Son bir kaç damlanın
Üstünde yüzen tortullar gibiydim
Ben böyle biri değildim
Bir magandanın alkolün ekisiyle
Ateşlediği bir silahdan çıkan
Sıcak bir mermiyle karşılaşabilirdim
Öylece ölebilirdim öylesine üstelik
Neyse tamam üstelemedim
Ama doğru olanı mı yapmıştım
Her zaman olduğu gibi ikilemde kalmıştım
Elbette yine yanılmıştım
Ama sorun değil alışmıştım
Orçun AYDIN
:)
Başka (Şiir)
Başka
Kalbin kan pompalamaktan başka işlevleri de var bayan
Unuttuysanız hatırlatıyım istedim
Kabalık ettiysem affedin
Bilmişlik taslamak istemezdim
Ben sadece beni sevmenizi istedim bayan
Benim sevilebilecek bir kalbim olduğunu hissetmenizi
Gözlerimin içine bakıp seni seviyorum demenizi
Beni dünyanın en mutlu adamı haline getirmenizi
Çok komplike bir şey istediğimi düşünmüyorum bayan
Gerçekleşmesi de o kadar zor değil bence
Ama hayali bırakıp gerçeğe gelince
Red edilmek için güzel bir gün
Sen benim ki yerine başka bir yüreği sevince
Orçun AYDIN
Kalbin kan pompalamaktan başka işlevleri de var bayan
Unuttuysanız hatırlatıyım istedim
Kabalık ettiysem affedin
Bilmişlik taslamak istemezdim
Ben sadece beni sevmenizi istedim bayan
Benim sevilebilecek bir kalbim olduğunu hissetmenizi
Gözlerimin içine bakıp seni seviyorum demenizi
Beni dünyanın en mutlu adamı haline getirmenizi
Çok komplike bir şey istediğimi düşünmüyorum bayan
Gerçekleşmesi de o kadar zor değil bence
Ama hayali bırakıp gerçeğe gelince
Red edilmek için güzel bir gün
Sen benim ki yerine başka bir yüreği sevince
Orçun AYDIN
Rica (Şiir)
Rica
Mutlu şeylerden bahsetmemi istiyomuşsunuz bayan
Çiçeklerden,kelebeklerden ve hatta kuşlardan
Tamam sizi kırmayacağım
Ama bir ricam var sizden
Benimle mutlu olur musunuz?
Orçun AYDIN
Mutlu şeylerden bahsetmemi istiyomuşsunuz bayan
Çiçeklerden,kelebeklerden ve hatta kuşlardan
Tamam sizi kırmayacağım
Ama bir ricam var sizden
Benimle mutlu olur musunuz?
Orçun AYDIN
Meçhul-u Fail (Şiir)
Meçhul-u Fail
Bir boks maçını
Kaybetmekte olan
Boksör edasıyla
Çekilirim köşeme
Gözlerden uzak olduğum kadar
Gönüllerden de uzağım
Her yanım darmadağın
Yetmezmiş gibi sen hiç uğramadın
Yalnızlığım ile mutluyum
Ama bazen değişiklik de gerek
Arada bir gelsen bari
Hiç gelmezsen hep özleyemem ki
Yani demem o ki
Dünya fani
Ne olacak bu insan oğlunun hali
Sevgisiz yaşanır mı ey ahali
Neyse daha fazla gaza gelmeden
Susuyorum
Bana kalan sade kederli bir kalp
Meçhul-u fail
Orçun AYDIN
Bir boks maçını
Kaybetmekte olan
Boksör edasıyla
Çekilirim köşeme
Gözlerden uzak olduğum kadar
Gönüllerden de uzağım
Her yanım darmadağın
Yetmezmiş gibi sen hiç uğramadın
Yalnızlığım ile mutluyum
Ama bazen değişiklik de gerek
Arada bir gelsen bari
Hiç gelmezsen hep özleyemem ki
Yani demem o ki
Dünya fani
Ne olacak bu insan oğlunun hali
Sevgisiz yaşanır mı ey ahali
Neyse daha fazla gaza gelmeden
Susuyorum
Bana kalan sade kederli bir kalp
Meçhul-u fail
Orçun AYDIN
Bedbah Dilim (Şiir)
Bedbah Dilim
Bakire striptizciler ve ben
Cennette bir striptiz kulubündeyiz
Aşk şarabı dolduruyor ibrikçi başı
Meyleniyoruz, eğleniyoruz
Tam bir zevk-ü sefa
İyi ki ölmüşüm diyor insan
Tam da bu zevkimin ortasında
Kapı çalınıyor kendime geliyorum
Gelen Tanrıymış meğer
Masama oturup onurlandırıyor beni
Muhabbet ister istemez dünyaya geliyor
İnanın nur topu gibi değil
Hep hüzün hep keder mevcut
Nasıl yaparım diyor
Akıl istiyor aklın sıra
Acınası haline gülüyorum
Ama içimden de sövmüyor değilim
Bencil Tanrı dertleriyle geliyor
Zevkimin içine ediyor
Ve tavsiye bekliyor
Ya sabır diyorum
Akıl verip gönderiyorum
Rakıyla aldığım abdesti
Striptizcilerin bakirelikleriyle tazeliyorum
Sıfatlarının doğruluğunu test ediyorum
Ah ben neler diyorum
Bedbah dilimle Allah'a şirk koşuyorum
Yerin yedi kat dibinde
Cayır cayır yanmayı hak ediyorum
Derken uyanıyorum
Böyle rüya mı olur amına koyayım
Deyip tekrar yatıyorum
Anında uyuyorum
Orçun AYDIN
Bakire striptizciler ve ben
Cennette bir striptiz kulubündeyiz
Aşk şarabı dolduruyor ibrikçi başı
Meyleniyoruz, eğleniyoruz
Tam bir zevk-ü sefa
İyi ki ölmüşüm diyor insan
Tam da bu zevkimin ortasında
Kapı çalınıyor kendime geliyorum
Gelen Tanrıymış meğer
Masama oturup onurlandırıyor beni
Muhabbet ister istemez dünyaya geliyor
İnanın nur topu gibi değil
Hep hüzün hep keder mevcut
Nasıl yaparım diyor
Akıl istiyor aklın sıra
Acınası haline gülüyorum
Ama içimden de sövmüyor değilim
Bencil Tanrı dertleriyle geliyor
Zevkimin içine ediyor
Ve tavsiye bekliyor
Ya sabır diyorum
Akıl verip gönderiyorum
Rakıyla aldığım abdesti
Striptizcilerin bakirelikleriyle tazeliyorum
Sıfatlarının doğruluğunu test ediyorum
Ah ben neler diyorum
Bedbah dilimle Allah'a şirk koşuyorum
Yerin yedi kat dibinde
Cayır cayır yanmayı hak ediyorum
Derken uyanıyorum
Böyle rüya mı olur amına koyayım
Deyip tekrar yatıyorum
Anında uyuyorum
Orçun AYDIN
Orman Yangını (Şiir)
Orman Yangını
Ağacın büyümesi gibidir yazmak
Yazdıkça yeni bir dal çıkar
Hayat ağacından büyür yeni umutlarla
Onu sen eğersin kendi mizacınla
Ama hayat bazen zalim
İnsanlar kafir
Olsan da alim
Faydası yok bu bir mezalim
Baltayı eline alan
Uzun ipi beline takan
Her dallama
Girecek hayat ormanına
Senden hesap sorarcasına
Kesecek dallarını
Yeşermekte olan umutlarını
Elinden alacak düşünme hakkını
O da yetmezmiş gibi
Meşaleler ile gelecekler
Kızgın köylüler ile gibi
Arda kalanları da senden almak için
Bir gözü kör orman yangını
Yakacak hayat ormanını
Elinden alacak canını
Geriye sadece adını bırakacak
Ama üzülme kimse senin için
Ağlamayacak.
Orçun AYDIN
Ağacın büyümesi gibidir yazmak
Yazdıkça yeni bir dal çıkar
Hayat ağacından büyür yeni umutlarla
Onu sen eğersin kendi mizacınla
Ama hayat bazen zalim
İnsanlar kafir
Olsan da alim
Faydası yok bu bir mezalim
Baltayı eline alan
Uzun ipi beline takan
Her dallama
Girecek hayat ormanına
Senden hesap sorarcasına
Kesecek dallarını
Yeşermekte olan umutlarını
Elinden alacak düşünme hakkını
O da yetmezmiş gibi
Meşaleler ile gelecekler
Kızgın köylüler ile gibi
Arda kalanları da senden almak için
Bir gözü kör orman yangını
Yakacak hayat ormanını
Elinden alacak canını
Geriye sadece adını bırakacak
Ama üzülme kimse senin için
Ağlamayacak.
Orçun AYDIN
Ruhsuz Kelimeler (Şiir)
Ruhsuz Kelimeler
Bulutlar kadar yüksektedir umutlar
O yüzden zordur ulaşması
Zoru başarmak için uğraşmazlar
O yüzden umut ederler açıkçası
Umut etmek bir tepenin üzerine çıkıp
Yere serdiğim plaj havlusunda
Sevgilinle yatar iken el ele
Gün batımını seyretmeye benzer
Kırmızının tüm tonlarının
Yok olup birer birer
Siyahı oluşturması
Mucizenin dik alası
Zordur anlatılması
Yaşanan bir anının
Kelimeler yetersiz kalır
Hislerin ifadesinde
Duygular olmadan bir hiçiz
Yanılırız, yanlış yaparız, umut ederiz
Sevmeden yaşayamayız
Kelimelerin bir yanı eksik hep
O yüzden sevgilim konuşmadan anlaşamayız
Konuş benimle
Ruhsuz kelimelerin istilasından kurtulmalıyız
Orçun AYDIN
Bulutlar kadar yüksektedir umutlar
O yüzden zordur ulaşması
Zoru başarmak için uğraşmazlar
O yüzden umut ederler açıkçası
Umut etmek bir tepenin üzerine çıkıp
Yere serdiğim plaj havlusunda
Sevgilinle yatar iken el ele
Gün batımını seyretmeye benzer
Kırmızının tüm tonlarının
Yok olup birer birer
Siyahı oluşturması
Mucizenin dik alası
Zordur anlatılması
Yaşanan bir anının
Kelimeler yetersiz kalır
Hislerin ifadesinde
Duygular olmadan bir hiçiz
Yanılırız, yanlış yaparız, umut ederiz
Sevmeden yaşayamayız
Kelimelerin bir yanı eksik hep
O yüzden sevgilim konuşmadan anlaşamayız
Konuş benimle
Ruhsuz kelimelerin istilasından kurtulmalıyız
Orçun AYDIN
Lades (Şiir)
Lades
Bizim ayrılma sebebimiz
Çok sevmemdi hakim bey
Sevginin de fazlası zararmış
Geriye kalan her şey gibi
Geç anladım kusura bakmayın
Kararında sevmek gerekirmiş
Kararını tutturamadım hakim bey
Tam anlamıyla çuvalladım
Yüzüme gözüme bulaştırdım
Beceremedim sevmeyi
Aynı şekilde gitmeyi de
Baktım olmuyor gideyim dedim
Ama kalbimi ikna edemedim
Gidemedim
Ne yapacağımı bilemedim
Hakim bey soruyorum size
Bir kalp sevmekten vazgeçer mi?
İmkansıza lades diyen bir kalp
Öylece bırakıp gider mi?
Aşk dediğin bitti demekle biter mi?
Orçun AYDIN
Tenezzül (Şiir)
Tenezzül
Bir gemimiz var
Adı aşk olan
Sevgimizle var ettiğimiz
Kavgalarımızla zarar verdiğimiz
Her kavgamızda
Bir gedik açılır
O yalnız pruvamızda
Su almaya başlarız anında
Sonra söner ateşimiz
Pişmanlık hissederiz
Gediği birlikte kapatırız
Ama eskisi gibi olmayacağını biliriz içten içe
Nicedir etmez idik kavga
Kontrol altında idi öfkemiz
Mutluyduk yalnız ikimiz
Derken bir elamet geldi alevlendi öfkemiz
Açılan yeni gedikler yetmedi
Kapattıklarımız da açıldı
Alevler dört bir yana saçıldı
Bundan gayrı sadece yangın vardı pruvamızda
Aslında bir pruvamız kalmamıştı
Aşkımız suyla dolmuştu
Gemi batıyordu
Su alıyorduk
Savaşmaktan yorulmuştuk artık
Gedikleri kapatmaya tenezzül etmiyorduk
Sevgi bitmişti tahammül edemiyorduk.
Orçun AYDIN
Bir gemimiz var
Adı aşk olan
Sevgimizle var ettiğimiz
Kavgalarımızla zarar verdiğimiz
Her kavgamızda
Bir gedik açılır
O yalnız pruvamızda
Su almaya başlarız anında
Sonra söner ateşimiz
Pişmanlık hissederiz
Gediği birlikte kapatırız
Ama eskisi gibi olmayacağını biliriz içten içe
Nicedir etmez idik kavga
Kontrol altında idi öfkemiz
Mutluyduk yalnız ikimiz
Derken bir elamet geldi alevlendi öfkemiz
Açılan yeni gedikler yetmedi
Kapattıklarımız da açıldı
Alevler dört bir yana saçıldı
Bundan gayrı sadece yangın vardı pruvamızda
Aslında bir pruvamız kalmamıştı
Aşkımız suyla dolmuştu
Gemi batıyordu
Su alıyorduk
Savaşmaktan yorulmuştuk artık
Gedikleri kapatmaya tenezzül etmiyorduk
Sevgi bitmişti tahammül edemiyorduk.
Orçun AYDIN
Güneş Doğunca (Şiir)
Güneş Doğunca
İnsanlık kan ağlıyor
İnsanlar bağırıyorlar sen duymaz iken
Aslında hepsinin haykırdığı şey aynı
Kalbim Aç!
Sevgi tek ihtiyaç
Sevgiden yoksun yaşamak
Yaşadığım gurbetlerin en beteri
Masum kalbimi sürgün ettin
Sarıdan başka renk olmayan
Çorak ve sevgiden ırak topraklara
Muhabbet edecek dost bile yok
Kendimle konuşmalarım hariç
Onlarda hayatıma yeni renkler katmıyor
Kuru boyadan farksızım
Sulu boyam ol ıslat beni
Hayatıma renk kat
Varsın aynı renk olsun
Yine de farklı tondan boyarız
Benim için aynı resimde olsak kafi
Hayat tekdüze yaşanmayacak kadar fani
İkimiz de aynı renk olabiliriz sevgilim
Ama nesnelliğe aldanma
Her zaman öznel, hep kendin ol
Hayat farklı olana güzel
Kendi gözünden kendince yaşayınca
Ya da kelebekler uçunca
Olmadı güneş doğunca
Orçun AYDIN
İnsanlık kan ağlıyor
İnsanlar bağırıyorlar sen duymaz iken
Aslında hepsinin haykırdığı şey aynı
Kalbim Aç!
Sevgi tek ihtiyaç
Sevgiden yoksun yaşamak
Yaşadığım gurbetlerin en beteri
Masum kalbimi sürgün ettin
Sarıdan başka renk olmayan
Çorak ve sevgiden ırak topraklara
Muhabbet edecek dost bile yok
Kendimle konuşmalarım hariç
Onlarda hayatıma yeni renkler katmıyor
Kuru boyadan farksızım
Sulu boyam ol ıslat beni
Hayatıma renk kat
Varsın aynı renk olsun
Yine de farklı tondan boyarız
Benim için aynı resimde olsak kafi
Hayat tekdüze yaşanmayacak kadar fani
İkimiz de aynı renk olabiliriz sevgilim
Ama nesnelliğe aldanma
Her zaman öznel, hep kendin ol
Hayat farklı olana güzel
Kendi gözünden kendince yaşayınca
Ya da kelebekler uçunca
Olmadı güneş doğunca
Orçun AYDIN
Başarısız Olsam Dahi (Şiir)
Başarısız Olsam Dahi
Kendi ruhumun resmini çizdiğim
Konu olarak kendimi seçtiğim
Sembolü bol, içine kapanık
Şiir ile
Doğal mükemmelliklerin
Bende uyandırdığı imgeleri
Sıfatlar yardımıyla aktardığım
Şiiri
Bir terazi edasıyla kıyasladım
Doğa ana beni yendi
Ya da ruh yoğunluğum değil yeterli
Ama bence yeterlilik bir ölçüt değil
Şiir hür olmalı
Bir o kadar da cürretkar
Ben de dedim geçen gün kendime
Neden ikisi birlikte olmasın diye
Olur mu olmaz mı bilemem
Şiir yazmanın hazzı
Başarısız olsam dahi
Ruhumu rahatlatır elbet
Yükümü hafifletir
Bedenimin mürekkep olup akması
Kağıdın beni taşıması
Benimle dolup
Benimle taşması
Var mı bundan alası?
Orçun AYDIN
Orçun AYDIN
Kendini Kandır (Şiir)
Kendini Kandır
Hedefler belirlenir
Yollar çizilir
Engeller aşılır
Sen bunları yapar iken
Biri çıkar seni kıskanır
Hasetlenir
İnanmaz yaptıklarına
Umursamaz başarılarını
Yalan der uzanamadığı ciğere
Attığı çamurun izi kalır suratında
Peki ama neden?
Defalarca sordum bu soruyu
İnsanların derdi neydi?
Neden hasetkar adem oğlu
Sanırım cevabı yoktu
Kendimizi düşünmekle meşguldük
Başkalarını düşünmekten yoksun
Ne zaman başladı?
Ne zaman biter bilinmez
Ama bence insanlık artık iflah olmaz
Yaydan çıkmış ok misali
Geri dönüşü olmayan bir değişimdi
Ademinkisi
Biz cennetten kovulduk
Ey ahali uyan
Yaşadığın bu dünya
Cehennemin ta kendisi
Sen bunun farkında değilsin
Dikkatli bakmıyorsun
Çünkü kandırılmak istiyorsun
Orçun AYDIN
Hedefler belirlenir
Yollar çizilir
Engeller aşılır
Sen bunları yapar iken
Biri çıkar seni kıskanır
Hasetlenir
İnanmaz yaptıklarına
Umursamaz başarılarını
Yalan der uzanamadığı ciğere
Attığı çamurun izi kalır suratında
Peki ama neden?
Defalarca sordum bu soruyu
İnsanların derdi neydi?
Neden hasetkar adem oğlu
Sanırım cevabı yoktu
Kendimizi düşünmekle meşguldük
Başkalarını düşünmekten yoksun
Ne zaman başladı?
Ne zaman biter bilinmez
Ama bence insanlık artık iflah olmaz
Yaydan çıkmış ok misali
Geri dönüşü olmayan bir değişimdi
Ademinkisi
Biz cennetten kovulduk
Ey ahali uyan
Yaşadığın bu dünya
Cehennemin ta kendisi
Sen bunun farkında değilsin
Dikkatli bakmıyorsun
Çünkü kandırılmak istiyorsun
Orçun AYDIN
Giderim (Şiir)
Giderim
Ne var biliyor musun?
Sorun şu ki herkes doğru
Bir tek biz yanlış yaptık
İnsanlara inandık
Susmak bilmediler
Yeri geldi nefes bile almadılar
Hepsi benden çok biliyordu
İnan hepsi iyiliğimi istiyordu
Bizdik suçlu kandık sözlerine
İzin verdik bizi etkilemelirine
Müsade ettik küfretmelerine
Doğrudur dedik çektik sineye
Öyle bir an gelir batmaz denilen titanik
Gider buz dağına çarpar ya
Güvendiğin dağlara kar yağar hani
Çok sevdiğin için kaybedersin ya birini
Hay sikeyim böyle işi
Derim
Der ve giderim
Siktirip
Orçun AYDIN
Ne var biliyor musun?
Sorun şu ki herkes doğru
Bir tek biz yanlış yaptık
İnsanlara inandık
Susmak bilmediler
Yeri geldi nefes bile almadılar
Hepsi benden çok biliyordu
İnan hepsi iyiliğimi istiyordu
Bizdik suçlu kandık sözlerine
İzin verdik bizi etkilemelirine
Müsade ettik küfretmelerine
Doğrudur dedik çektik sineye
Öyle bir an gelir batmaz denilen titanik
Gider buz dağına çarpar ya
Güvendiğin dağlara kar yağar hani
Çok sevdiğin için kaybedersin ya birini
Hay sikeyim böyle işi
Derim
Der ve giderim
Siktirip
Orçun AYDIN
Kitap Yazma Denemeleri Vol.2
Gerald Roach
Kaburgalarımda hissettiğim acının tarifi mümkün değildi, buna neden olan ise saf çelikti Raun çeliği. Belli ki kadimlerin elinden çıkmıştı. Acımın tasfiri mümkün değildi. Ancak kadimlerin kılıcı dövdüğü gibi kılıçta kaburgalarımı dövmüştü. Akan kanıma mani olamıyordum. O an sanki zaman durmuştu. Her şeyi en ince ayrıntısına dek hatırlıyorum. Üstümdeki baskının ağırlığını omuzlarımda hissediyor olmam yetmezmiş gibi kırılan kaburgalar mantıklı düşünmeme engel oluyordu. Ama hala nefes alıyordum. Vazgeçmeye niyetim yoktu. Ölüm söz konusu bile olamazdı. Doğruldum ağzıma dolan kanı o şerefsizin yüzüne tükürdüm. Üzerime hamlesinin gelmesi gecikmedi tabii. Kılıcım darbesine karşı koyarken oluşan titreşim kaburgalarımın bir birine çarpmasına neden oluyordu. Acı dayanılmazdı aklımı yitiricektim. Ama burda bitmemeliydi ölemezdim. Arkamı döndüm yeni bir hamleyle burun burunaydım. Son anda attığım takla huzura kavuşmamı önledi ama yeterli değildi. Kaburgalarım beni öldürüyordu ayağa kalkmama engel oluyordu. Zamanım tükeniyordu. Bir çift eli kafamda hissettim çok geçmeden kocaman kaya gibi bir kafayı. Darbenin etkisiyle kendimden geçmişim kendime geldiğim sırada rakibim seyircileri çoşturyor küfürler savuruyordu. Son vuruş için hazırlanıyordu. Tek eliyle kafamı tutarken kılıcını kavradı ve krala döndü. Kararı bekliyordu parmak bu sefer benim kaderim için yön buluyordu. Ama bu seçimi herhangi birinin eline bırakamazdım bir şeyler yapmalıydım. Gücümü toplamaya çalıştım haddinden fazla kan kaybetmiştim. Buna rağmen kılıcıma uzanmaya çalıştım. Ayağımla yavaşça sürüklerken kaburgalarımın dayanması için dua ediyordum. Seyircilere kendini kaptıran hayvanın beni fark etmemesini umuyordum. Ama o sırada kral kararını vermişti. Parmağını indirmişti ölüyordum. Emri yerine getirmek için bana dönen hayvan elimki kılıcı fark edince yüzünün rengi değişti. Aslında bunun nedeni ellerimle dövdüğüm kılıcımın kalbine doğru ilerlemesinden de kaynaklanıyor olabilirdi. Ama o an bunu düşünücek durumda değildim. Kendime sapladığım kılıcımın verdiği acıya rağmen kılcımı sonuna kadar ittirerek kalbinin parçalandığından emin oldum ve acı içinde bayıldım.
Savaş kanla kazanılır. Tarihte savaşla yazılır. Bunu bilen Hadım Kral Kerberus savaşı her zaman teşvik eder ve ödüllendirirdi. Benim savaşmakta olduğum turnuva buna bir örnekti. Ama bu sefer şansım yaver gitmedi her seferinde tezehüratlarla terk ettiğim sahayı yine terk ederken bu sefer her yerim kanlar içindeydi. En kötüsüde bu kan düşmanımın değil bizzat kendi kanımdı. 4 kaburgam kırılmış 2 si param parça olmuştu. Acım hala sıcak ve taze idi. Ama yaşıyordum ölüme inat hala ayaktaydım. Yaklaşık üç gündür aralıksız uyuyorum. Uyandığımda ilk işim Hector'u bulmak oldu. Yeni bir kılıç üzerinde uğraşıyordu, Hadım Kral'dan bir armağan olacaktı bu kılıç turnuvanın birincisine. Yarı finalde rakibim tarafından aldığım yaralar ölümcüldü bu yüzden finale çıkıp kendimi gösterme ve bu kılıcı taşıma şerefine nail olamadım ama kralın hala bir final müsabakası izlemek istediğine eminim. Kılıç için hala bir şansım olduğuna inanıyorum açıkçası. Ama hali hazırda olan yaralarım büyük bir engel teşkil etmekte benim için. Kralın bu konuda sabırsızlanıcağına ve benim yaralarım iyileşmeden savaşmak zorunda kalacağıma eminim. Bu nedenle derhal sağlığıma ve eski gücüme kavuşmam gerek.
Hector kılıçla ilgilenmeyi bırakınca benim onu ve kılıcını hayran bakışlarla izlediğimi fark edip yanıma geldi.
-Uyuyan güzel sonunda uyanmışlar demek. Diye söze girdi Hector elini omzuma koyarak.
-İşin ucunda şu senin kılıç olmasa yataktan kalmaya niyetim yoktu doğrusu.
-Her şey bu kılıç için vay be duygulandım doğrusu. Cidden duygulanmıştı yüzündeki pis tebessüm bunu açıkça belli ediyordu.
-Bu devirde raun çeliğinden bir sanat eseri bulmak zor doğrusu ve senin gibi yetenekli bir demirci de.
Hector her zaman kendisiyle böbürlenmeyi sevmişti. Nabza göre şerbet vermek hitabet işlerinde esastır. Bende konuşmalarımı bu doğrultuda yapıyordum. Sonuçta bu kılıç övülmeyi fazlasıyla hak ediyordu. İltifatımdan hoşlanmış olucak ki hemen mutlu bir haberle devam etti sözlerine.
-Şanslısın kılıç için hala şansın var. Kral hala turnuvaya yakışır bir final görme niyetinde ve yarı finaldeki o dövüşünden sonra sana sempati duymaya başladı. Seni iyileştiren kralın baş hekimiydi zaten.
Anlaşılan sadece kazandığım şey bir zaferden fazlası idi. Kralın ilgisi tam da aradığım itici güç oldu benim için. Böyle savaşçı ruhlu bir kralın komutası altında, yenilmez bir orduyla zaferden zafere koşmak tam da hayalimdeki gibi. Bu şekilde dünkünden hiçbir farkı olmayan hayatıma bir renk katabilme fırsatımda olmuş olucaktı. Ölmeyerek akıllılık etmişim doğrusu. Hector'a teşekkür edip iyi dileklerle yanında ayrıldım. Biraz daha dinlenmek için odama döndüğümde beni bekleyen süpriz soğuk duş etkisi yarattı. Yüce kral benim odamda beni bekliyor. İnanması imkansız hatta imkansızdan da öte ama öylece oluvermişti işte. Bu benim için büyük bir onurdu ve aynı zamanda çok iyi bir şeylerin gercekleşmek üzere olduğunun da habercisi. Hemen kralın önünde yere kapandım.
-Saygılar majesteleri. Bu ziyeretiniz benim için sadece onur olmaktan ötedir. Bu güzide ziyaretinizi neye borçluyum.
-Heyecağının farkındayım ve heyacanlanmakta haklısın da buraya tüm hayatını değiştirmeye geldim. Ben senin kralınım nam-ı diyer Hadım Kral bu ünvanın zararlarının yanında yaraları da var ama zararlarının etkilerı daha fazla. Hadım olmam nedeniyle bir varisim yok ve olması da imkansız. Bu nedenle rakiplerimin mutlak hedefi benim ama asla korkak bir kral olmadım ve bundan sonra da bu değişmiyecek her savaşta olduğu gibi en ön safta orduma liderlik yapanben olacağım rahmetli babam ve abim gibi. Ordu kralına güvenmiyorsa, bir kalkan yanındaki kalkana güveniyorsa kazanmanın imkanı yoktur. Karşı taraf istediğin kadar zayıf olsun bir manası yok. Eğer güven yoksa kazanılacak tek şey kayıptır. Kayıpsa duymak istediğim son kelime. Bu anlattıklarımın seninle alakası ne diye merak ediyorsun muhakak doğal olarak. En ön saflarda bulunmam beni bir çok tehlikeyle burun buruna getiriyor bu nedenle korumaya ihtiyacım var işte sen ve kılıcın bu noktada devreye giriyorsunuz. Bana yemin et ve kralın için savaş. Güvenebileceğim kılıçlara ihtiyacım var.
Nutkum tutuldu. Kelimer boğazımda düğüm oldu. İlk kez kelimelerim bir cümle etmiyordu. Sözleri beni büyülemişti. Ayağıma kadar gelip bunları söylemesi takdire saheyandı. Anlattıkları ise olağan üstü. Hayallerimden de fazlası. En sonunda düşünmeyi bırakıp konuşmayı akıl ettim.
-Onurum, şerefim, kılıcım emrinizdedir. Buruğunuz kaderimdir. Tek bir emrinizle ölüme gözüm kapalı giderim. Her türlü zorluğu istisnasız göğüslerim. Buraya ayağıma kadar gelip beni böyle büyük sözlerle onurlandırdınız. Karşılığını kılıcımla ödeyeceğim şüpheniz olmasın.
-Güvenimi kazandın. Hitabet yeteneğini övmeden geçemem doğrusu. Bu sözlerin üstüne bu yeminin formalite olmaktan başka anlamı kalmadı. Final karşılaşması bir hafta sonra. Sakın öleyim deme bu bir emirdir. Parmağımın göstericeği yönden bir şüphen olmasın.
O giderken tekrar eğildim ve saygılarımı sundum. Koltuğa oturdum ve uzun bir süre boşluğu izlemekten başka bir şey yapamadım. Kendime geldiğimde hava kararmıştı. Hayaller içinde yüzmüştüm sanki. Hayatımın nasıl değişeceğini ve zaferlerimi şimdiden hayal ediyordum. Hayal gücümün sınırlarını zorluyordum. Sonra biraz dinlenmek için erkenden yattım.
O gece uyumakta zorlanıyordum ağrılarım uyumama engel oluyordu. Hatta bir ara hissettiğim acı o kadar arttı ki gecenin kör karanlığında üstad Dolahar'ı görmek zorunda kaldım. Verdiği merhemler biraz olsun acımı hafifletti ama göz kapaklarıma çare olamadı bütün gece düşüncelerle dolu zihnim ve ben yatakta dönüp durduk. Sabahın ilk ışıklarıyla biraz antreman yapmak için bahçeye çıktım. Yaralarımın izni doğrultusunda ancak 30 dk tempolu yürüyebildim ancak. Kaburgalarım kılıç talimine müsade etmiyordu henüz. Bunu takip eden dört gün boyunca yaptığım tek şey nerdeyse antremandı. Kralın emri kesindi kazanmaktan başka çarem yoktu. Güçsüzlere merhamet edilmezdi. Antremandan arta kalan zamanda da dinlenmeye özen gösteriyor göze fazla batmamaya çalışıyordum. Turnuvanın ödülü 10.000 Raliyant altınıydı ve bu göz ardı edilebilecek bir rakam değildi. İnsansı kolaylıkla onurdan uzaklaştırıp kötü düşüncelere sevk edebilirdi. Bende kendimi korumak zorundaydım kralın özel konu olsam bile. Kapımda 2 nöbetçi olmasına rağmen huzursuzdum. Düşündükçe bu huzursuzluğum katlanarak büyüyordu. Rakibimi tanımıyordum. Bir kaç dövüşünü izlemem haricinde hakkında hiç bir bilgim yoktu. Kimin oğlu, nerden geldi, neyin nesi hepsi kafamın içinde dönen ve cevap bekliyen sorulardı ve cevaplarını bulamadıkları için artık birer sorun haline gelmişlerdi. Bu düşüncelerden biraz da olsun sıyrılmak adına Kadim Şovalyelerin Unutulmaz Destanları adlı kitabın sayfalarına daldım. Sör Delon'un sadece yüz adamıyla bin şovalyeye karşı kazandığı ustaca zaferin ayrıntılarını okurken uyuya kalmışım. Tarih bir çok şeyi yazmıştır bu zamana kadar elbet bundan sonra da yazacaktır. Bu tarih kendi kendine yazılmamıştır elbette şovalyeler, kahramanlar, krallar ve en önemlisi savaşlar tarafından yazılmıştır tarih. Sör Delon ve adamları gibi şovalyeler. Benim de yegane beklentim bu yönde kralım Kerberusla birlikte kendi tarihimi yazmak. Diye anlatıyordum rüyamda büyük bir kalabalığa ordum olduğunu düşündüğüm kalabalığa. Bu hayallerle yanıp tutuşuyordum içten içe. Ama önümde her zamanki gibi aşmam gereken bir engel, öldürmem gereken bir rakip vardı ben de bu hayalleri bir kenara atıp dövüşe odaklandım. Evet hazırdım o kıçı kırık şovalyenin kıçına tekmeyi basacağım.
Kaburgalarımda hissettiğim acının tarifi mümkün değildi, buna neden olan ise saf çelikti Raun çeliği. Belli ki kadimlerin elinden çıkmıştı. Acımın tasfiri mümkün değildi. Ancak kadimlerin kılıcı dövdüğü gibi kılıçta kaburgalarımı dövmüştü. Akan kanıma mani olamıyordum. O an sanki zaman durmuştu. Her şeyi en ince ayrıntısına dek hatırlıyorum. Üstümdeki baskının ağırlığını omuzlarımda hissediyor olmam yetmezmiş gibi kırılan kaburgalar mantıklı düşünmeme engel oluyordu. Ama hala nefes alıyordum. Vazgeçmeye niyetim yoktu. Ölüm söz konusu bile olamazdı. Doğruldum ağzıma dolan kanı o şerefsizin yüzüne tükürdüm. Üzerime hamlesinin gelmesi gecikmedi tabii. Kılıcım darbesine karşı koyarken oluşan titreşim kaburgalarımın bir birine çarpmasına neden oluyordu. Acı dayanılmazdı aklımı yitiricektim. Ama burda bitmemeliydi ölemezdim. Arkamı döndüm yeni bir hamleyle burun burunaydım. Son anda attığım takla huzura kavuşmamı önledi ama yeterli değildi. Kaburgalarım beni öldürüyordu ayağa kalkmama engel oluyordu. Zamanım tükeniyordu. Bir çift eli kafamda hissettim çok geçmeden kocaman kaya gibi bir kafayı. Darbenin etkisiyle kendimden geçmişim kendime geldiğim sırada rakibim seyircileri çoşturyor küfürler savuruyordu. Son vuruş için hazırlanıyordu. Tek eliyle kafamı tutarken kılıcını kavradı ve krala döndü. Kararı bekliyordu parmak bu sefer benim kaderim için yön buluyordu. Ama bu seçimi herhangi birinin eline bırakamazdım bir şeyler yapmalıydım. Gücümü toplamaya çalıştım haddinden fazla kan kaybetmiştim. Buna rağmen kılıcıma uzanmaya çalıştım. Ayağımla yavaşça sürüklerken kaburgalarımın dayanması için dua ediyordum. Seyircilere kendini kaptıran hayvanın beni fark etmemesini umuyordum. Ama o sırada kral kararını vermişti. Parmağını indirmişti ölüyordum. Emri yerine getirmek için bana dönen hayvan elimki kılıcı fark edince yüzünün rengi değişti. Aslında bunun nedeni ellerimle dövdüğüm kılıcımın kalbine doğru ilerlemesinden de kaynaklanıyor olabilirdi. Ama o an bunu düşünücek durumda değildim. Kendime sapladığım kılıcımın verdiği acıya rağmen kılcımı sonuna kadar ittirerek kalbinin parçalandığından emin oldum ve acı içinde bayıldım.
Savaş kanla kazanılır. Tarihte savaşla yazılır. Bunu bilen Hadım Kral Kerberus savaşı her zaman teşvik eder ve ödüllendirirdi. Benim savaşmakta olduğum turnuva buna bir örnekti. Ama bu sefer şansım yaver gitmedi her seferinde tezehüratlarla terk ettiğim sahayı yine terk ederken bu sefer her yerim kanlar içindeydi. En kötüsüde bu kan düşmanımın değil bizzat kendi kanımdı. 4 kaburgam kırılmış 2 si param parça olmuştu. Acım hala sıcak ve taze idi. Ama yaşıyordum ölüme inat hala ayaktaydım. Yaklaşık üç gündür aralıksız uyuyorum. Uyandığımda ilk işim Hector'u bulmak oldu. Yeni bir kılıç üzerinde uğraşıyordu, Hadım Kral'dan bir armağan olacaktı bu kılıç turnuvanın birincisine. Yarı finalde rakibim tarafından aldığım yaralar ölümcüldü bu yüzden finale çıkıp kendimi gösterme ve bu kılıcı taşıma şerefine nail olamadım ama kralın hala bir final müsabakası izlemek istediğine eminim. Kılıç için hala bir şansım olduğuna inanıyorum açıkçası. Ama hali hazırda olan yaralarım büyük bir engel teşkil etmekte benim için. Kralın bu konuda sabırsızlanıcağına ve benim yaralarım iyileşmeden savaşmak zorunda kalacağıma eminim. Bu nedenle derhal sağlığıma ve eski gücüme kavuşmam gerek.
Hector kılıçla ilgilenmeyi bırakınca benim onu ve kılıcını hayran bakışlarla izlediğimi fark edip yanıma geldi.
-Uyuyan güzel sonunda uyanmışlar demek. Diye söze girdi Hector elini omzuma koyarak.
-İşin ucunda şu senin kılıç olmasa yataktan kalmaya niyetim yoktu doğrusu.
-Her şey bu kılıç için vay be duygulandım doğrusu. Cidden duygulanmıştı yüzündeki pis tebessüm bunu açıkça belli ediyordu.
-Bu devirde raun çeliğinden bir sanat eseri bulmak zor doğrusu ve senin gibi yetenekli bir demirci de.
Hector her zaman kendisiyle böbürlenmeyi sevmişti. Nabza göre şerbet vermek hitabet işlerinde esastır. Bende konuşmalarımı bu doğrultuda yapıyordum. Sonuçta bu kılıç övülmeyi fazlasıyla hak ediyordu. İltifatımdan hoşlanmış olucak ki hemen mutlu bir haberle devam etti sözlerine.
-Şanslısın kılıç için hala şansın var. Kral hala turnuvaya yakışır bir final görme niyetinde ve yarı finaldeki o dövüşünden sonra sana sempati duymaya başladı. Seni iyileştiren kralın baş hekimiydi zaten.
Anlaşılan sadece kazandığım şey bir zaferden fazlası idi. Kralın ilgisi tam da aradığım itici güç oldu benim için. Böyle savaşçı ruhlu bir kralın komutası altında, yenilmez bir orduyla zaferden zafere koşmak tam da hayalimdeki gibi. Bu şekilde dünkünden hiçbir farkı olmayan hayatıma bir renk katabilme fırsatımda olmuş olucaktı. Ölmeyerek akıllılık etmişim doğrusu. Hector'a teşekkür edip iyi dileklerle yanında ayrıldım. Biraz daha dinlenmek için odama döndüğümde beni bekleyen süpriz soğuk duş etkisi yarattı. Yüce kral benim odamda beni bekliyor. İnanması imkansız hatta imkansızdan da öte ama öylece oluvermişti işte. Bu benim için büyük bir onurdu ve aynı zamanda çok iyi bir şeylerin gercekleşmek üzere olduğunun da habercisi. Hemen kralın önünde yere kapandım.
-Saygılar majesteleri. Bu ziyeretiniz benim için sadece onur olmaktan ötedir. Bu güzide ziyaretinizi neye borçluyum.
-Heyecağının farkındayım ve heyacanlanmakta haklısın da buraya tüm hayatını değiştirmeye geldim. Ben senin kralınım nam-ı diyer Hadım Kral bu ünvanın zararlarının yanında yaraları da var ama zararlarının etkilerı daha fazla. Hadım olmam nedeniyle bir varisim yok ve olması da imkansız. Bu nedenle rakiplerimin mutlak hedefi benim ama asla korkak bir kral olmadım ve bundan sonra da bu değişmiyecek her savaşta olduğu gibi en ön safta orduma liderlik yapanben olacağım rahmetli babam ve abim gibi. Ordu kralına güvenmiyorsa, bir kalkan yanındaki kalkana güveniyorsa kazanmanın imkanı yoktur. Karşı taraf istediğin kadar zayıf olsun bir manası yok. Eğer güven yoksa kazanılacak tek şey kayıptır. Kayıpsa duymak istediğim son kelime. Bu anlattıklarımın seninle alakası ne diye merak ediyorsun muhakak doğal olarak. En ön saflarda bulunmam beni bir çok tehlikeyle burun buruna getiriyor bu nedenle korumaya ihtiyacım var işte sen ve kılıcın bu noktada devreye giriyorsunuz. Bana yemin et ve kralın için savaş. Güvenebileceğim kılıçlara ihtiyacım var.
Nutkum tutuldu. Kelimer boğazımda düğüm oldu. İlk kez kelimelerim bir cümle etmiyordu. Sözleri beni büyülemişti. Ayağıma kadar gelip bunları söylemesi takdire saheyandı. Anlattıkları ise olağan üstü. Hayallerimden de fazlası. En sonunda düşünmeyi bırakıp konuşmayı akıl ettim.
-Onurum, şerefim, kılıcım emrinizdedir. Buruğunuz kaderimdir. Tek bir emrinizle ölüme gözüm kapalı giderim. Her türlü zorluğu istisnasız göğüslerim. Buraya ayağıma kadar gelip beni böyle büyük sözlerle onurlandırdınız. Karşılığını kılıcımla ödeyeceğim şüpheniz olmasın.
-Güvenimi kazandın. Hitabet yeteneğini övmeden geçemem doğrusu. Bu sözlerin üstüne bu yeminin formalite olmaktan başka anlamı kalmadı. Final karşılaşması bir hafta sonra. Sakın öleyim deme bu bir emirdir. Parmağımın göstericeği yönden bir şüphen olmasın.
O giderken tekrar eğildim ve saygılarımı sundum. Koltuğa oturdum ve uzun bir süre boşluğu izlemekten başka bir şey yapamadım. Kendime geldiğimde hava kararmıştı. Hayaller içinde yüzmüştüm sanki. Hayatımın nasıl değişeceğini ve zaferlerimi şimdiden hayal ediyordum. Hayal gücümün sınırlarını zorluyordum. Sonra biraz dinlenmek için erkenden yattım.
O gece uyumakta zorlanıyordum ağrılarım uyumama engel oluyordu. Hatta bir ara hissettiğim acı o kadar arttı ki gecenin kör karanlığında üstad Dolahar'ı görmek zorunda kaldım. Verdiği merhemler biraz olsun acımı hafifletti ama göz kapaklarıma çare olamadı bütün gece düşüncelerle dolu zihnim ve ben yatakta dönüp durduk. Sabahın ilk ışıklarıyla biraz antreman yapmak için bahçeye çıktım. Yaralarımın izni doğrultusunda ancak 30 dk tempolu yürüyebildim ancak. Kaburgalarım kılıç talimine müsade etmiyordu henüz. Bunu takip eden dört gün boyunca yaptığım tek şey nerdeyse antremandı. Kralın emri kesindi kazanmaktan başka çarem yoktu. Güçsüzlere merhamet edilmezdi. Antremandan arta kalan zamanda da dinlenmeye özen gösteriyor göze fazla batmamaya çalışıyordum. Turnuvanın ödülü 10.000 Raliyant altınıydı ve bu göz ardı edilebilecek bir rakam değildi. İnsansı kolaylıkla onurdan uzaklaştırıp kötü düşüncelere sevk edebilirdi. Bende kendimi korumak zorundaydım kralın özel konu olsam bile. Kapımda 2 nöbetçi olmasına rağmen huzursuzdum. Düşündükçe bu huzursuzluğum katlanarak büyüyordu. Rakibimi tanımıyordum. Bir kaç dövüşünü izlemem haricinde hakkında hiç bir bilgim yoktu. Kimin oğlu, nerden geldi, neyin nesi hepsi kafamın içinde dönen ve cevap bekliyen sorulardı ve cevaplarını bulamadıkları için artık birer sorun haline gelmişlerdi. Bu düşüncelerden biraz da olsun sıyrılmak adına Kadim Şovalyelerin Unutulmaz Destanları adlı kitabın sayfalarına daldım. Sör Delon'un sadece yüz adamıyla bin şovalyeye karşı kazandığı ustaca zaferin ayrıntılarını okurken uyuya kalmışım. Tarih bir çok şeyi yazmıştır bu zamana kadar elbet bundan sonra da yazacaktır. Bu tarih kendi kendine yazılmamıştır elbette şovalyeler, kahramanlar, krallar ve en önemlisi savaşlar tarafından yazılmıştır tarih. Sör Delon ve adamları gibi şovalyeler. Benim de yegane beklentim bu yönde kralım Kerberusla birlikte kendi tarihimi yazmak. Diye anlatıyordum rüyamda büyük bir kalabalığa ordum olduğunu düşündüğüm kalabalığa. Bu hayallerle yanıp tutuşuyordum içten içe. Ama önümde her zamanki gibi aşmam gereken bir engel, öldürmem gereken bir rakip vardı ben de bu hayalleri bir kenara atıp dövüşe odaklandım. Evet hazırdım o kıçı kırık şovalyenin kıçına tekmeyi basacağım.
Senin ki Hangisi? (Şiir)
Senin ki Hangisi?
Kiminin yalnızlığı sevdiğine kavuşamamaktır
Kimininse kimse tarafından sevilmemektir
Kimi hayat yoldaşı bulamadığı için yalnızdır
Kimi içinse yalnızlık kendiyle birlikte olmaktır
Bazen yalnış yazılmış yanlızlığı yaşar insan
Farkına varamadığından
Kimse did you mean demediğinden
Ben de senin yokluğunu yaşıyorum en derinden
Ama bu yalnızlık daha önce hiç görmediğinden
Bu sorunlar hiç bilmediğim yerden
Neyse yine çok bencillik ettim
Ben susayım en iyisi
Sen anlat senin yalnızlığın hangisi?
Orçun AYDIN
Kiminin yalnızlığı sevdiğine kavuşamamaktır
Kimininse kimse tarafından sevilmemektir
Kimi hayat yoldaşı bulamadığı için yalnızdır
Kimi içinse yalnızlık kendiyle birlikte olmaktır
Bazen yalnış yazılmış yanlızlığı yaşar insan
Farkına varamadığından
Kimse did you mean demediğinden
Ben de senin yokluğunu yaşıyorum en derinden
Ama bu yalnızlık daha önce hiç görmediğinden
Bu sorunlar hiç bilmediğim yerden
Neyse yine çok bencillik ettim
Ben susayım en iyisi
Sen anlat senin yalnızlığın hangisi?
Orçun AYDIN
Fütursuzca Saçmalama -8-
İpin ucunu kaçırdığım harika bir saçmalık (gülücük)...
Ah ulan bütün gece dinledim üstatları. Kah ağladım kah güldüm. Ama yeni ve yoğun imgelerle geri döndüm. Farkındalık sahibi oldum. Fark ettim ki menzile girebilmek için yazıyorum gündüz gece demeden. Ama iş menzile girmekle bitmiyor üstat istemiş anlatsın. Ama dinleme nezaketini göstermemiş niceleri. Tenezzül bile etmemiş. Menzile girdiğim anda sadece bir şansın olur dost. Onu değerlendirebilmek ya da değerlendirememek senin elinde olan bir şey. O kadar çalışıp didinerek elde ettiğin şansı belki de tırnaklarınla kazıdığın. Kendi ellerinle mahvedebilirsin. O yüzden hazırlıklı ol. Asıl sınav sen menzile girdikten sonra başlar unutma.
Ah şu ritim şu ezgiler adamı komaya sokar. İçki komasına. İçinde daha bir güzelleşiyor dünya yanlış mıyım? Ha birde diyorum ki bir de şu içimi yeyip bitiren yalnızlığın olmasa. Gelip beni kendimden kurtarsana. Bırak her şeyi alla beni pulla beni al koynuna yar. Ben de saçlarına yıldızlardan taç yapayım. Aksini düşünemem kafama sıkar giderim. Acıma son verir seni de üzerim. Ama bu acı dayanılmaz be güzelim. Sen de biraz naz yapıyorsun amma yine de bana gönlün var gibi gibi. Sana karşı hislerimi anlatsam bilemiyorum. Sen benim kara sevdamsın. Kara sevda kara sevda seni benden kim ayırabilir ki? Kendi kendime diyorum arada sırada aldırma gönül aldırma. Merak etme başımı önüme eğmiyorum. Çünkü seni sevmek utanılacak bir şey değil biliyorum. Ama bazen kendimi tutamıyorum ağlıyorum. Ağladığımdan da kimseciklerin haberi yok buna bende dahil. Hadi yine iyiyim değil mi? Gören de senin için nazlı yardan ayrıldım sanacak. Oysa ki ben hiçbir şey yapmadım senin için. Tabii senin gözünde böyleydi senaryo. Bu dünyadan Selda Bağcan gibi kadınlarda geldi geçti. Senle kıyaslamıyorum elbette ama demem o ki fazla götün kalkmasın. Onun da dediği gibi adaletin yok senin dünya. Senin üzerinde yaşamak istiyorsa kötü olmalı insan. Haklıyım değil mi iyileri öldüren dünya? Bana bir gün olsun gülmedi hayat aynı Merdo gibi. Gurbetti bana her yer. Hayatımda bir tane artı olmadan yaşadım onca sene. Yani kastım nefes almak yanlış anlaşılma olmasın. Ufak tefek artılar oldu olmadı değil elbette ama ardından gelen eksilerle çarpılınca onlar da birer eksi oluverdi. Bana yine bir mutsuzluk sebebi. İçelim öyleyse içelim de güzelleşelim canımın içi. Bir güzelleşmeye ihtiyacın var ne de olsa.
Han sarhoş hancı sarhoş yoldaki yabancı sarhoş. Bu şartlar altında bize ayık kalmaz yakışmaz Sebastiyan. Kişi kendinin doktorudur doğrudur. El çek tabip kalbimden içimdeki sancı sarhoş. Onu geçtim de zalimin zulmü var ise mazlumun Allahı var. Ama bazen de çekip gitmek en iyisi değil midir? İçten, usulca, kimseler duymadan. İşte gidiyorum demeden sadece gitmek için gitmek. Siktirip gitmek gibi de değil hani umuyorum anladınız siz beni. Hayır bu yazımı okuyanlar ramazan ramazan içtiğimi sanacaklar. Komik bunları yazmak için aşık olmaya, içmeye, sarhoş olamaya gerek yok bilader. Ben sadece 4 odacıklı kalbimin kırmızı duygu denizinde yüzdüm. Öyle ahım şahım bir şey değil yani takma kafana. Alt tarafı iki küçük kol düğmesi. İçki soframıza dönelim bence. Size bir sofra kurdum ki Halil İbrahim Sofrası yanında bir hiç kalır. Buyurun dostlar buyurun gönlümün sofrasına. Hasetkar ibne sen gelme. Sana yer yok bu sofrada. Haydi kenardan kenardan ikile. Bu google chorome sekmesini kapat. Bu bloguda okuma bir daha senin burada yerin yok.
Dünya fani işte ne yapabilirsin ki. Can bedenden çıkmayınca saplanıp kalıyor ruhun bu beyhude pisliğe. Kaçmaya çalışma üstün başın çamur olur. Yine de kazancın olmaz bundan. Patinaj yapan araba misali daha çok batarsın maazallah. Yuvasız kuşlar misali uçuyorum bu dünyada. Yaşadığım her dakika gurbet bana. Çare değil ama boşver bunları sen yaz dostum! Yaz tahtaya bir daha. Hayır yani öyle bir dünya ki haklıyla haksız karışmış. Sarı çizmeli bir Mehmet Ağamız yok ki gelsin ödesin hesabı. Ben sadece seher vakti bir güzele vurulmuş fakir gencim. Hava ayaz mı ayaz yürüyorum ellerim ceplerimde işte tam da o gün gördüm İstiklalde. Hayır ya dön bana artık göreyim şu güzel yüzünü. Gözlerinin bedenimde süzülüşünü hissedeyim izin ver. Yoksa çıkıp gideceğim dünyandan. Aslında sen kaybedeceksin ama yine ben üzüleceğim. Çünkü sana neler kaybettiğini gösteremedim. Suçlu benim kabul ettim. Mutlusundur umarım yine kaybettim. Deli gönül sevdasını ben bilirim yardan ayrı kalmasını da. Sana da gösterebilirdim. Ama kaçmayı tercih ettim bir korkak gibi. Korkak diye haykırdım eve gidince aynanın karşısında bana bakan iki çift kara göze. Neyse bunun üstüne gerek yok fazla söze. Hali hazırda mürekkebim de bitmek üzere. Unutmadan yoruldum bir de. Neyse sağlıcakla kalın görüşmek üzere.
Ah ulan bütün gece dinledim üstatları. Kah ağladım kah güldüm. Ama yeni ve yoğun imgelerle geri döndüm. Farkındalık sahibi oldum. Fark ettim ki menzile girebilmek için yazıyorum gündüz gece demeden. Ama iş menzile girmekle bitmiyor üstat istemiş anlatsın. Ama dinleme nezaketini göstermemiş niceleri. Tenezzül bile etmemiş. Menzile girdiğim anda sadece bir şansın olur dost. Onu değerlendirebilmek ya da değerlendirememek senin elinde olan bir şey. O kadar çalışıp didinerek elde ettiğin şansı belki de tırnaklarınla kazıdığın. Kendi ellerinle mahvedebilirsin. O yüzden hazırlıklı ol. Asıl sınav sen menzile girdikten sonra başlar unutma.
Ah şu ritim şu ezgiler adamı komaya sokar. İçki komasına. İçinde daha bir güzelleşiyor dünya yanlış mıyım? Ha birde diyorum ki bir de şu içimi yeyip bitiren yalnızlığın olmasa. Gelip beni kendimden kurtarsana. Bırak her şeyi alla beni pulla beni al koynuna yar. Ben de saçlarına yıldızlardan taç yapayım. Aksini düşünemem kafama sıkar giderim. Acıma son verir seni de üzerim. Ama bu acı dayanılmaz be güzelim. Sen de biraz naz yapıyorsun amma yine de bana gönlün var gibi gibi. Sana karşı hislerimi anlatsam bilemiyorum. Sen benim kara sevdamsın. Kara sevda kara sevda seni benden kim ayırabilir ki? Kendi kendime diyorum arada sırada aldırma gönül aldırma. Merak etme başımı önüme eğmiyorum. Çünkü seni sevmek utanılacak bir şey değil biliyorum. Ama bazen kendimi tutamıyorum ağlıyorum. Ağladığımdan da kimseciklerin haberi yok buna bende dahil. Hadi yine iyiyim değil mi? Gören de senin için nazlı yardan ayrıldım sanacak. Oysa ki ben hiçbir şey yapmadım senin için. Tabii senin gözünde böyleydi senaryo. Bu dünyadan Selda Bağcan gibi kadınlarda geldi geçti. Senle kıyaslamıyorum elbette ama demem o ki fazla götün kalkmasın. Onun da dediği gibi adaletin yok senin dünya. Senin üzerinde yaşamak istiyorsa kötü olmalı insan. Haklıyım değil mi iyileri öldüren dünya? Bana bir gün olsun gülmedi hayat aynı Merdo gibi. Gurbetti bana her yer. Hayatımda bir tane artı olmadan yaşadım onca sene. Yani kastım nefes almak yanlış anlaşılma olmasın. Ufak tefek artılar oldu olmadı değil elbette ama ardından gelen eksilerle çarpılınca onlar da birer eksi oluverdi. Bana yine bir mutsuzluk sebebi. İçelim öyleyse içelim de güzelleşelim canımın içi. Bir güzelleşmeye ihtiyacın var ne de olsa.
Han sarhoş hancı sarhoş yoldaki yabancı sarhoş. Bu şartlar altında bize ayık kalmaz yakışmaz Sebastiyan. Kişi kendinin doktorudur doğrudur. El çek tabip kalbimden içimdeki sancı sarhoş. Onu geçtim de zalimin zulmü var ise mazlumun Allahı var. Ama bazen de çekip gitmek en iyisi değil midir? İçten, usulca, kimseler duymadan. İşte gidiyorum demeden sadece gitmek için gitmek. Siktirip gitmek gibi de değil hani umuyorum anladınız siz beni. Hayır bu yazımı okuyanlar ramazan ramazan içtiğimi sanacaklar. Komik bunları yazmak için aşık olmaya, içmeye, sarhoş olamaya gerek yok bilader. Ben sadece 4 odacıklı kalbimin kırmızı duygu denizinde yüzdüm. Öyle ahım şahım bir şey değil yani takma kafana. Alt tarafı iki küçük kol düğmesi. İçki soframıza dönelim bence. Size bir sofra kurdum ki Halil İbrahim Sofrası yanında bir hiç kalır. Buyurun dostlar buyurun gönlümün sofrasına. Hasetkar ibne sen gelme. Sana yer yok bu sofrada. Haydi kenardan kenardan ikile. Bu google chorome sekmesini kapat. Bu bloguda okuma bir daha senin burada yerin yok.
Dünya fani işte ne yapabilirsin ki. Can bedenden çıkmayınca saplanıp kalıyor ruhun bu beyhude pisliğe. Kaçmaya çalışma üstün başın çamur olur. Yine de kazancın olmaz bundan. Patinaj yapan araba misali daha çok batarsın maazallah. Yuvasız kuşlar misali uçuyorum bu dünyada. Yaşadığım her dakika gurbet bana. Çare değil ama boşver bunları sen yaz dostum! Yaz tahtaya bir daha. Hayır yani öyle bir dünya ki haklıyla haksız karışmış. Sarı çizmeli bir Mehmet Ağamız yok ki gelsin ödesin hesabı. Ben sadece seher vakti bir güzele vurulmuş fakir gencim. Hava ayaz mı ayaz yürüyorum ellerim ceplerimde işte tam da o gün gördüm İstiklalde. Hayır ya dön bana artık göreyim şu güzel yüzünü. Gözlerinin bedenimde süzülüşünü hissedeyim izin ver. Yoksa çıkıp gideceğim dünyandan. Aslında sen kaybedeceksin ama yine ben üzüleceğim. Çünkü sana neler kaybettiğini gösteremedim. Suçlu benim kabul ettim. Mutlusundur umarım yine kaybettim. Deli gönül sevdasını ben bilirim yardan ayrı kalmasını da. Sana da gösterebilirdim. Ama kaçmayı tercih ettim bir korkak gibi. Korkak diye haykırdım eve gidince aynanın karşısında bana bakan iki çift kara göze. Neyse bunun üstüne gerek yok fazla söze. Hali hazırda mürekkebim de bitmek üzere. Unutmadan yoruldum bir de. Neyse sağlıcakla kalın görüşmek üzere.
Köyüme Giden Yol (Şiir)
Köyüme Giden Yol
Bu akşam kağıdımı bileyledim
Dolma kalemimi doldurdum
Doldurdum doldurmasına da
Mürekkep hokkasından değil bu kez
Üstatların şarkılarından
Öğütlerini dinledim hepsinin
Anlatacak çok şeyleri vardı
Besbelliydi
Ne güzelde söylemişlerdi
Yetmemişti mısralar, dörtlükler
Ama kapılmamak gerek
Şarkıların büyüsüne
Aldım ajandamı
Yazdım hepsini tek tek
Kara kaplı defterime
Öğüt bu belli mi olur
Nerede kullanacağın
Düşersen mapus damlarına
Buradan köyüne yol olur
Kötü gününde el olur
Savaşında sana destek olur,
Orçun AYDIN
Bu akşam kağıdımı bileyledim
Dolma kalemimi doldurdum
Doldurdum doldurmasına da
Mürekkep hokkasından değil bu kez
Üstatların şarkılarından
Öğütlerini dinledim hepsinin
Anlatacak çok şeyleri vardı
Besbelliydi
Ne güzelde söylemişlerdi
Yetmemişti mısralar, dörtlükler
Ama kapılmamak gerek
Şarkıların büyüsüne
Aldım ajandamı
Yazdım hepsini tek tek
Kara kaplı defterime
Öğüt bu belli mi olur
Nerede kullanacağın
Düşersen mapus damlarına
Buradan köyüne yol olur
Kötü gününde el olur
Savaşında sana destek olur,
Orçun AYDIN
Kitap Yazma Denemeleri Vol.1
Kerberus Hadım Kral Kerberus'un hikayesi çok acınası ama kendilerinin yoktur hiç acıması. Onu da eğiten hayattı tıpkı Hunt gibi. Ama o biraz daha şanslıydı babasının krallığının ikinci varisiydi. Daha küçük masum bir çocuk iken babası Vasillus'un hasımları tarafından kaçırılıp babasına karşı koz olarak kullanıldı. Akıllıca olmayan bu hamle Vasillus'un Eretna'nın kuşatmasını kaldırmasını sağlamıştı ama bunun bedelinin kan olacağını bir kör bile görebilirdi. Vasillus'un fidye teklifini reddeden Kral Rohark'ın bundan başka şansı yoktu. Eğer çocuğu verirse bunun bedelini ödeyeceklerine emindi. Kendi öz oğulları Vasillus tarafından katledilmiş olmasına rağmen kozunu kaybetmeyecek ve intikam arzusuna yenik düşmeyecek kadar akıllı bir adamdı. Bu cevabın elçisinin kafasına ve Vasillus'un öfkesine neden olacağının da farkındaydı. Vasillus'u biraz daha öfkelendirmek adına ona bir hediye göndermişti. Küçük Kerberusa ait bir şey, ondan bir parça. Vasillus'un bu hediyeye tepkisi beklendiği gibiydi deliler gibi bağırıyordu. Tanrılara küfürler yağdırıyor ve yeminler ediyordu intikam yeminleri. Öfkesi dinmiyordu ağzından zehirler saçılıyordu gözlerinden alevler fışkırıyordu. Öfkeden deliye döndüğü için elçiyi unutmuştu. Gözleri tekrar etrafı görür duruma geldiğinde elçinin acısı yeni başlıyordu. Bağlayın ! bağırıyordu. Bıçağını çıkardı önce üzerine bedeli kanla ödenecek yazdı. Sonra kılıcını çekti. Kılıcın adı günahkardı ve bu zamana kadar milyonlarca savaşçının kanıyla sulanmıştı. Raun çeliğinde iki elli bu kılıcın keskinliğini anlamak için bakmak yeterliydi en ufak bir temas bile derin bir kesiğe sebep olabilirdi. Sapı kolay tutulması için deriyle çevrilmişti üzerinde gözlerinde elmas olan büyük bir kuru kafa vardı. Etrafını da daha küçük kuru kafalar daireyi tamamlayacak şekilde işlenmişti. Sap aşağıya inildikçe sivrileşiyordu. Arkadan yaklaşan rakibe karşı alınmış bir önlemdi bu kılıcı savurmadan sadece geriye çekerek arkadaki rakibe bu sivri sapı saplayıp ölümcül bir yara almasına sebep olması amaçlanmıştı. Vasillus önce günahkarı havada savurdu sonra iki acıması savurma daha onu izledi sonra diğer ikili onlara katıldı. Yürekleri dağlayan çığlık sesleri duyuldu. Elçi inliyordu. Vasillus adamın tüm uzuvlarını vücudunda ayırmıştı. Hepsini tek ve keskin hamlelerle birer birer ayırdıktan sonra bıçağıyla adamın erkeklik organını vücudundan ayırdı ve elçinin ağzına kabaca soktu. Elçi artık bağırmıyordu hatta nefes almakta zorlanıyordu. Bitirici darbe için günahkarı iki eliyle sıkıca kavradı ve başı gövdeden ayırdı. Baş ve gövdenin at arabalarına yüklenip Rohark'a götürülmesini emretti. Ses tonu sert ve kuşku götürmezdi. Muhafızlar hemen pisliği toplayıp arabaya yüklediler. Hizmetçilerde ortalığı temizliyordu ama Vasillus'un öfkesi dinmiyordu. Daha fazlası gerekti daha fazla kan istiyordu. Ordunun hazırlanması emretti. Ertesi gün şafakla beraber ordu Eretna'ya yürüyecekti. Yirmi bin okçu, otuz bin şövalye, üç bin atlı, on bin kral muhafızıyla ölümcül bir ordu.
Kral Rohark'a önce elçisi sonra da gözcülerinin raporları geldi. Elçi için ufak bir tebessüm oluştu kırışıklar oluşmaya başlayan yüzünde, gözcü raporları içinse kocamak bir kahkahayı uygun gördü. Kral eğlenmişti ya cidden delirmişti ya da bir planı vardı. Baş muhafızını çağırttı. Muhafızın kulağına bir şeyler söylerken hala gülümsüyordu. Vasillus'un öfkesinin tadına Eretna üzerindeki bütün köyler, hanlar, kervansaraylar bakmıştı. Diyar kana bulanmıştı. Katliam ve yağmadan başka bir şey bırakmıyordu ordu arkasında. Yağma için katılan paralı askerlerle birlikte ordunun büyüklüğü neredeyse seksen bine ulaşmıştı. İlerlediği yollarda deprem etkisi yaratıyor ve insanların yüreğine korku salıyorlardı. Kimseye acımıyorlardı çünkü kesin emir vardı. Vasillus'un öfkesinin tadına bakmak istemiyordu kimse. Kimi istemeye istemeye kimi zevk alarak bebek,çocuk,kadın yaşlı demeden herkesi öldürüyor, tecavüz ediyor ve soyuyorlardı. Bu güne kadar hiç zapt edilememiş bir kaleyi zapt etmeye gidiyorlardı. Vasillus'un öfkesinin bedelini ödemeye.
Vasillus askerlerine çok yükleniyor sürekli emirler yağdırıyordu. Askerler yorulmuştu ama Vasillus'un umrunda değillerdi. Hala inanmakta güçlük çekiyordu. Bu cesaretin bu cürretin sebebini anlamaya çalışıyordu. Ama öfke bir zehir gibiydi düşüncelerini bulandırıyordu. Sağlıklı düşünemiyordu hiç bir derebeyini dinlemiyordu. Plan yapmıyordu bodoslama ölüme gidiyordu.
Eretna bir günden kısa bir uzaklıktaydı. Savaş boruları ötüyor askerler savaş pozisyonu alıyordu.
Seni Yazmak (Şiir)
Seni Yazmak
Yazmak seni
Ucuz bir pilot kalemin
Siyah mürekkebiyle
Her damlayla seni oluşturmak
Allah'a şirk koşmak adeta
Yoktan var ettim ben seni
Günahların en büyüğünü göze alarak
Suç ortağım bir ucuz kalem
Bir A4 kağıt
Onlar da kafir ben gibi
Ama kimse ardımızdan ağlamaz
Varsın ağlamasın
En azından gönlümüz yosun tutmaz
Bir timsahın sahta göz yaşlarıyla
Adını boş bir kağıda yazıp karalıyorum
Çünkü sen yoktan var ettiğim
Hayat denizine attığım günkü gibi
Saf ve temiz değilsin
Kirlendin bu hayat denizinde
Kulaç atmayı bırakıp
Dibe batmayı yeğlediğin o gün
Benim gözümde de dibe battın
Orçun AYDIN
Yazmak seni
Ucuz bir pilot kalemin
Siyah mürekkebiyle
Her damlayla seni oluşturmak
Allah'a şirk koşmak adeta
Yoktan var ettim ben seni
Günahların en büyüğünü göze alarak
Suç ortağım bir ucuz kalem
Bir A4 kağıt
Onlar da kafir ben gibi
Ama kimse ardımızdan ağlamaz
Varsın ağlamasın
En azından gönlümüz yosun tutmaz
Bir timsahın sahta göz yaşlarıyla
Adını boş bir kağıda yazıp karalıyorum
Çünkü sen yoktan var ettiğim
Hayat denizine attığım günkü gibi
Saf ve temiz değilsin
Kirlendin bu hayat denizinde
Kulaç atmayı bırakıp
Dibe batmayı yeğlediğin o gün
Benim gözümde de dibe battın
Orçun AYDIN
Nahoş (Şiir)
Nahoş
Yine yeni metin belgesine yazıyorum tüm hislerimi
Tek isteğim alıp gitsin hayata dair tüm hisselerimi
Beynimin içindekinden kurtulmak istiyorum
Yeter artık kes sesini!
Beş para etmez piçin tekiyim
Savaştan kaçmak istedim
Güçsüz olduğumu bile bile
Tüm dünyayı karşıma aldım
Aman ne büyük cesaret
Elbette yenildim
Ruhum öldürüldü
Katili benim
Artık çok geçti her şey için
Aktı zaman, kaydı ellerimin arasından
Manası yok hiçbir şeyin
Takatim kalmadı, kalbim darmadağın
Çaresizim ellerimde ruhumun kanı
İçimde ruhumdan arda kalan doldurulamaz boşluk
Nice dertlere karşı omuz omuza durmuştuk
Artık sen yoksun ben ise yalnız
Bundan gayrı yaşamak nahoştur
Orçun AYDIN
Yine yeni metin belgesine yazıyorum tüm hislerimi
Tek isteğim alıp gitsin hayata dair tüm hisselerimi
Beynimin içindekinden kurtulmak istiyorum
Yeter artık kes sesini!
Beş para etmez piçin tekiyim
Savaştan kaçmak istedim
Güçsüz olduğumu bile bile
Tüm dünyayı karşıma aldım
Aman ne büyük cesaret
Elbette yenildim
Ruhum öldürüldü
Katili benim
Artık çok geçti her şey için
Aktı zaman, kaydı ellerimin arasından
Manası yok hiçbir şeyin
Takatim kalmadı, kalbim darmadağın
Çaresizim ellerimde ruhumun kanı
İçimde ruhumdan arda kalan doldurulamaz boşluk
Nice dertlere karşı omuz omuza durmuştuk
Artık sen yoksun ben ise yalnız
Bundan gayrı yaşamak nahoştur
Orçun AYDIN
Fütursuzca Saçmalama -7-
Anlamsız kelimeleri anlamsızca dizip insanları iğnelemek mi? Hell yeah bitch! Şimdi benim dilimden konuştun. Amma ve lakin ki o kadar yazdım elim uyuştu. Söyle emeğimin değeri gözünde kaç kuruştu. Bana sorma boşuna senden sonra en çok değer verdiğim şeylerdir eserlerim. Evet eser diyorum bir bok yapmış gibi. Kalemlerce seni anlatmadım sanki. Sanırım birileri içerledi. Belki bir gün ilham perisi gelip de siker seni. Ancak o zaman yazabilirsin benim gibi. Çünkü aşk senin için seksten ibaret. Benim içinse hiç başarımın bulunmadığı bir illet. Kalbimdeki nefret sana değil. Yanlış anlama sakın ama kalbimin zaptı yakın. Demedi deme hazırlıksız yakalanma sakın. Bu kadar hırsızlık yeter. Biraz özgünlük ve keder. Bu yazını benim yapmaya yeter. Ah kahpe kader. Haykırmak istiyorum. Bırak yakamı artık yeterrr! Bu stres adamı mahveder. Kafiyenin bana yaptığı gibi durmak bilmeden hayvani bir açıklıkla. İstek ve arzuyla. Kalk kız çay koy! Olmadı bir kahve fena olmazdı şimdi bol kahve, bir şeker lütfen. Bir boka yaramasa da her gece kahveye yüklen. Kafeine bağımlı bir nesil. Benim güzel ve geri kalmış biçare ülkem. Bir dön bak dünyaya. Gerçeklerden kaçmak boşuna. Elbette gitmeyecek hoşuna. Ama kimse bakmayacak göz yaşına. Acımasız dünya acınası ahlak kuralları. Aslında hala umudum var. İnsanları siktir edip doğanın içinde bir göle nazır güzel ve küçük bir kulübede asosyallikten ölmüş bir biçimde yaşamak. Belki büyük bir kaçamak. Bence bunun adı yaşamak öteki sadece yaşlanmak. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Sistemin dayatmasına sıkışmaktan yaşamaya fırsat bulamamış yaşlanan insan. Debelenme boşuna nafiledir çaban. Kendinden utan. Gidip ağla yastığına kapan. Çünkü pişman olacaksın. Yaşamak isteyeceksin. Ama artık çok geç değiştiremezsin koca dünyayı. Üzerine temellerini atığı gerçekleri(!). Sadece kaçabilirsin ama saklanamazsın.
Sevgilim (Şiir)
Sevgilim
Kalemim yanımda olduktan sonra
Ben seni neyleyeyim
Bana kalem gerek sevgilim
Siyah pilot kalem
Orçun AYDIN
Kalemim yanımda olduktan sonra
Ben seni neyleyeyim
Bana kalem gerek sevgilim
Siyah pilot kalem
Orçun AYDIN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)