İpin ucunu kaçırdığım harika bir saçmalık (gülücük)...
Ah ulan bütün gece dinledim üstatları. Kah ağladım kah güldüm. Ama yeni ve yoğun imgelerle geri döndüm. Farkındalık sahibi oldum. Fark ettim ki menzile girebilmek için yazıyorum gündüz gece demeden. Ama iş menzile girmekle bitmiyor üstat istemiş anlatsın. Ama dinleme nezaketini göstermemiş niceleri. Tenezzül bile etmemiş. Menzile girdiğim anda sadece bir şansın olur dost. Onu değerlendirebilmek ya da değerlendirememek senin elinde olan bir şey. O kadar çalışıp didinerek elde ettiğin şansı belki de tırnaklarınla kazıdığın. Kendi ellerinle mahvedebilirsin. O yüzden hazırlıklı ol. Asıl sınav sen menzile girdikten sonra başlar unutma.
Ah şu ritim şu ezgiler adamı komaya sokar. İçki komasına. İçinde daha bir güzelleşiyor dünya yanlış mıyım? Ha birde diyorum ki bir de şu içimi yeyip bitiren yalnızlığın olmasa. Gelip beni kendimden kurtarsana. Bırak her şeyi alla beni pulla beni al koynuna yar. Ben de saçlarına yıldızlardan taç yapayım. Aksini düşünemem kafama sıkar giderim. Acıma son verir seni de üzerim. Ama bu acı dayanılmaz be güzelim. Sen de biraz naz yapıyorsun amma yine de bana gönlün var gibi gibi. Sana karşı hislerimi anlatsam bilemiyorum. Sen benim kara sevdamsın. Kara sevda kara sevda seni benden kim ayırabilir ki? Kendi kendime diyorum arada sırada aldırma gönül aldırma. Merak etme başımı önüme eğmiyorum. Çünkü seni sevmek utanılacak bir şey değil biliyorum. Ama bazen kendimi tutamıyorum ağlıyorum. Ağladığımdan da kimseciklerin haberi yok buna bende dahil. Hadi yine iyiyim değil mi? Gören de senin için nazlı yardan ayrıldım sanacak. Oysa ki ben hiçbir şey yapmadım senin için. Tabii senin gözünde böyleydi senaryo. Bu dünyadan Selda Bağcan gibi kadınlarda geldi geçti. Senle kıyaslamıyorum elbette ama demem o ki fazla götün kalkmasın. Onun da dediği gibi adaletin yok senin dünya. Senin üzerinde yaşamak istiyorsa kötü olmalı insan. Haklıyım değil mi iyileri öldüren dünya? Bana bir gün olsun gülmedi hayat aynı Merdo gibi. Gurbetti bana her yer. Hayatımda bir tane artı olmadan yaşadım onca sene. Yani kastım nefes almak yanlış anlaşılma olmasın. Ufak tefek artılar oldu olmadı değil elbette ama ardından gelen eksilerle çarpılınca onlar da birer eksi oluverdi. Bana yine bir mutsuzluk sebebi. İçelim öyleyse içelim de güzelleşelim canımın içi. Bir güzelleşmeye ihtiyacın var ne de olsa.
Han sarhoş hancı sarhoş yoldaki yabancı sarhoş. Bu şartlar altında bize ayık kalmaz yakışmaz Sebastiyan. Kişi kendinin doktorudur doğrudur. El çek tabip kalbimden içimdeki sancı sarhoş. Onu geçtim de zalimin zulmü var ise mazlumun Allahı var. Ama bazen de çekip gitmek en iyisi değil midir? İçten, usulca, kimseler duymadan. İşte gidiyorum demeden sadece gitmek için gitmek. Siktirip gitmek gibi de değil hani umuyorum anladınız siz beni. Hayır bu yazımı okuyanlar ramazan ramazan içtiğimi sanacaklar. Komik bunları yazmak için aşık olmaya, içmeye, sarhoş olamaya gerek yok bilader. Ben sadece 4 odacıklı kalbimin kırmızı duygu denizinde yüzdüm. Öyle ahım şahım bir şey değil yani takma kafana. Alt tarafı iki küçük kol düğmesi. İçki soframıza dönelim bence. Size bir sofra kurdum ki Halil İbrahim Sofrası yanında bir hiç kalır. Buyurun dostlar buyurun gönlümün sofrasına. Hasetkar ibne sen gelme. Sana yer yok bu sofrada. Haydi kenardan kenardan ikile. Bu google chorome sekmesini kapat. Bu bloguda okuma bir daha senin burada yerin yok.
Dünya fani işte ne yapabilirsin ki. Can bedenden çıkmayınca saplanıp kalıyor ruhun bu beyhude pisliğe. Kaçmaya çalışma üstün başın çamur olur. Yine de kazancın olmaz bundan. Patinaj yapan araba misali daha çok batarsın maazallah. Yuvasız kuşlar misali uçuyorum bu dünyada. Yaşadığım her dakika gurbet bana. Çare değil ama boşver bunları sen yaz dostum! Yaz tahtaya bir daha. Hayır yani öyle bir dünya ki haklıyla haksız karışmış. Sarı çizmeli bir Mehmet Ağamız yok ki gelsin ödesin hesabı. Ben sadece seher vakti bir güzele vurulmuş fakir gencim. Hava ayaz mı ayaz yürüyorum ellerim ceplerimde işte tam da o gün gördüm İstiklalde. Hayır ya dön bana artık göreyim şu güzel yüzünü. Gözlerinin bedenimde süzülüşünü hissedeyim izin ver. Yoksa çıkıp gideceğim dünyandan. Aslında sen kaybedeceksin ama yine ben üzüleceğim. Çünkü sana neler kaybettiğini gösteremedim. Suçlu benim kabul ettim. Mutlusundur umarım yine kaybettim. Deli gönül sevdasını ben bilirim yardan ayrı kalmasını da. Sana da gösterebilirdim. Ama kaçmayı tercih ettim bir korkak gibi. Korkak diye haykırdım eve gidince aynanın karşısında bana bakan iki çift kara göze. Neyse bunun üstüne gerek yok fazla söze. Hali hazırda mürekkebim de bitmek üzere. Unutmadan yoruldum bir de. Neyse sağlıcakla kalın görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder